Yeter ki Sev beni..
Yeter ki Sev Beni, Her Şeyi Yaparım
Sen yeter ki beni sev diye, radyoyu bile tamir eder hale geldim.
Kendi hayatımdan ödünler verdim.
Bana hiç uymasa da senin zevklerine, arkadaşlarına hatta ailene katlandım.
Sırf sen rahat et diye, sana sorun getirmedim.
Sırf sen surat asma diye, tavır koymadım.
Zor anlarımı yansıtmamak için kendimi o kadar kontrol ettim ki, yaşadıklarımın farkında olmadın.
Sürekli gözünün içine baktım.
Bundan dolayı, evi tertemiz, yemekleri çeşit çeşit olan domestik bir kadına dönüştüm.
Annem hep "Kocana hizmet et," diye telkin ederdi.
Bana "Onunla güzel zaman geçir, eğlenmeyi bil," demedi.
Ben de tüm enerjimi eve, yemeğe ve işlere verdim.
Bunlardan dolayı da sürekli minnet ve övgü bekledim.
Biz mutlu etmeyi işe yaramak, Birini sevmeyi de onun ihtiyaçlarını gidermek sanmışız.
Bize ise yaramavi ögrettiler, mutlu olmayı değil. Zannettim ki, ev temiz, yemek sofrası leziz, masraf az olursa evlilik on numara olur.
Zannettim ki, isteklerini yerine getirdim, sana kolaylık sağlarsam,
Konforunu sağlam tutarsam her şey çok güzel olacak. Oysa, "Onunla güzel zaman geçir," demeyi unutmuş büyüklerimiz.
Oysa, evlilik şirket, ben de çalışanı değilmişim Sevilmek de, sevişmek de.
Oysa, sevmek de varmış.
Sadece, iş, çocuk, ev değilmiş evlilik.
Her gün yorgun, sırf mükemmel olacağım diye bitmeyen işler ve bundan dolayı da en küçük ilgisizlige tahammülsüzlüğüm...
Hak ettiğimi alamadığım için de öfkelerim, küsmelerim eleştirilerim...
Sonrasında da "Yapmasaydın," cevapları..
Kaptırmışım işte kendimi
Kendimi o kadar ihmal etmişim ki, bir o kadar da eşimi ihmal etmişim.
Kurallar koymuşum, cezalar koymuşum... Kimse tam rahat olamamış.
Hani bazıları vardır ya, hiç işleri bitmez. İşte öyleydim ben. Yirmi dört saat arı gibi çalışandım.
Şimdi anlıyorum ki;
Çoğu zaman can sıkıntımı gidermiş işler.
Iş çıkarmışım kendime,
Arkadaşlarımla sohbet etseydim, belki "en iyisini yapmak" verine, iyisini yapıp geriye kalan zamanda kendim için bir şey yapsaydım..
Anlıyorum ki;
Hepsi. "ise yararsam sevilirim"in ürünü.
Hepsi, sevgiyi elde etmeyi bilmemenin ürün
Hepsi, kendimi mutlu edememenin ürünü.
Ve anlıyorum ki.
Boşuna o kadar yorulmuşum.
Boşuna o kadar koşturmuşum.
Yorulmadan da, koşturmadan da insan sevilebilirmis.
Tipkı en başındaki gibi.
Güler yüzlü olarak da,
Sakin olarak da,
İyi yürekli olarak da
Sarılarak da,
Saygı duyarak da
Saygın olarak da
Duygularını göstererek de,
Pozitif olarak da
Dokunarak da sevilebilir ve sevebilirmiş insan.
Hem de daha az yorulup, hayatı aksatmadan...
Şimdi bakıyorum da;
Kendimi mutlu ettiğimde, küçük şeyler daha az kafamatakılıyor.
Mesela, bardağın yerinde olmaması dünya meseles olmuyor.
Evin dağınık olması beni bunaltmiyor
Çocukların sesi beni yormuyor.
Esimden beklentilerim daha dengeli artik Hakhlıkla ve zorunlulukla değil, içten ve samimiyetle yaşıyorum.
Her şeyi ondan ilgi ve sevgi görmek için yapmiyorum.
O da baskı altında hissetmediği için daha samimi davranıyor
Ben istediğim için degil, içinden geldiği için, istedigi zaman gösteriyor ilgisini.
Zaten keyifli sohbetimiz ve esprilerimiz de iyileştiriyormus şimdi fark ettim.
İşte şimdi anladım ki;
Ben tencereye ne kadar çok samimiyet, sıcaklık, mutluluk ve huzur katıyorsam,
Payıma düşen de o kadar çok oluyormuş...
Ve anlıyorum ki:
Mutluluk mükemmel insan olmak değil,
Iyi insan olmak,
Alıntı: Serhat yabancı/ düşündüğün gibi değil kitabı syf:27..
Çok güzel tam beni anlatmis
YanıtlaSil